8. Boğaziçi Film Festivali Kısa Filmler ve Work in Progress Jüri Sunumlarıyla Yedinci Gününü Geride Bıraktı

#HerŞeyeRağmen sloganıyla sinemaseverleri bir hafta boyunca salonlarda ağırlayan 8. Boğaziçi Film Festivali’nin yedinci gününde, Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması’nda yer alan filmlerin gösterimi ekip katılımlıyla gerçekleşti. Festivalin endüstri bölümü olan Bosphorus Film Lab’da ise Work in Progress Jüri Sunumları heyecanı yaşandı. Festivalde “Altın Yunus”u kazanan isimler ise bu akşam gerçekleştirilecek kapanış ve ödül töreninde açıklanacak.

8. Boğaziçi Film Festivali Kısa Filmler ve Work in Progress Jüri Sunumlarıyla Yedinci Gününü Geride Bıraktı

#HerŞeyeRağmen sloganıyla sinemaseverleri bir hafta boyunca salonlarda ağırlayan 8. Boğaziçi Film Festivali’nin yedinci gününde, Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması’nda yer alan filmlerin gösterimi ekip katılımlıyla gerçekleşti. Festivalin endüstri bölümü olan Bosphorus Film Lab’da ise Work in Progress Jüri Sunumları heyecanı yaşandı. Festivalde “Altın Yunus”u kazanan isimler ise bu akşam gerçekleştirilecek kapanış ve ödül töreninde açıklanacak.

8. Boğaziçi Film Festivali’nin altıncı günü Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması’nda yer alan filmler seyircisiyle buluşturdu. Festivalin yedinci gününde Mahsum Taşkın’ın Binbir Gece, Zeynep Dilan Süren’in Büyük İstanbul Depresyonu, Alperen Albayrak’ın Derinlik Algısı, Elif Hamamcı’nın Geri Dönüşüm, Emre Sert ve Gözde Yetişkin’in Kısmet, Volkan Girgin’in Konuşma, Gökalp Gönen’in Lal, Yeşim Tonbaz’ın Münhasır, Murat Uğurlu’nun Tapınak, Hüseyin Aydın Gürsoy’un Toz Olmak, Yavuz Akyıldız’ın Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye ve Onur Güler’in Yara filmlerinin ekip katılımlı gösterimi yapıldı. Festivalin endüstri bölümü olan Bosphorus Film Lab’da ise proje sahipleri Work in Progress Jüri Sunumları’nı gerçekleştirdi.

 

Festivalin Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması’nda yer alan Binbir Gece, Büyük İstanbul Depresyonu, Lal, Münhasır, Tapınak ve Toz Olmak filmlerinin gösterimi dün saat 13.00’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşti. Mahsum Taşkın’ın Şırnak’ın bir köyünde yaşayan Seyithan’ın, öğretmeninin verdiği Binbir Gece Masalları kitabıyla değişen hayatını anlatan Binbir Gece, Zeynep Dilan Süren’in İstanbul’da yaşayan Didem ve Ayşe isminde iki genç kadının kendileri için geçmek bilmeyen zaman diliminde yaşadıklarına odaklanan Büyük İstanbul Depresyonu, Gökalp Gönen’in hiçlikten gelen bir kelimeyle doğan yaratığa odaklandığı Lal, Yeşim Tonbaz’ın uzun zamandır hasta olan genç kızının ölümünün ardından yapayalnız kalan Fazilet’in kızının cenaze töreninde eline tutuşturulan bir paketle birlikte sürüklenmesini anlatan Münhasır, Murat Uğurlu’nun bir konteyner parkında gece bekçisi olan Mevlüt’ün her akşam tekrarlanan bir gizemli otobüs ziyaretiyle değişen hayatını odağına alan Tapınak ve Hüseyin Aydın Gürsoy’un eşiyle Fransa’da çalışan Elif’in, oğluna daha iyi bir gelecek sunmak için Türkiye’ye dönüp dönmeme konusunda yaşadığı çatışmaya odaklanan Toz Olmak filmlerinin gösteriminin ardından, film ekipleri seyircilerin karşısına çıktı. Soru cevap bölümünün moderatörlüğünü Ali Demirtaş yaptı.

“Büyük İstanbul Depresyonu Esasında Birçok Kadının ve Sanatçının Yaşadığı Krizi Anlatıyor”

Gösterimlerin ardından ilk soru cevap etkinliği Büyük İstanbul Depresyonu filminin yönetmeni Zeynep Dilan Süren ile başrol oyuncuları Kübra Balcan ve Nazlı Bulum’un katılımıyla gerçekleşti. Projeye ilk başlandığında tam olarak nasıl bir şey çıkacağını bilmediğini fakat merkezinde yeni mezun ve iş bulamayan bir karakter olacağını kararlaştırdığını söyleyen yönetmen, senaryo yazım aşamasının ise uzun sürdüğünü belirtti. Temmuz ayında çekilen filmin üç gün süren bir çekim süreci olduğunu hatırlatan Süren, kendi hayatından da esintiler olduğunu vurguladı. Filmin başrol oyuncusu Nazlı Bulum ise filmin sadece genç veya yeni mezun değil, birçok kadının ve sanatçının yaşadığı krizi anlattığını ifade ederek “Önemli olan herkese değebilme ihtimalinin olması” dedi.

“İnsanın Doğasına Ters Olan Karakterleri İlginç Buluyorum”

Günün ikinci söyleşisi ise Toz Olmak filminin oyuncusu Serkan Tastemur ile gerçekleştirildi. Senaryoyu ilk okuduğunda çok güçlü bir kadının hikayesinin olmasından dolayı kendisini etkilendiğini söyleyen Tastemur, insanın doğasına ters olan karakterleri, bir oyuncu olarak ilginç bulduğunu vurguladı. Çekimlerin filmin görüntülerde olduğunun aksine oldukça eğlenceli geçtiğine de değinen Tastemur, filmin yönetmeninin ise çok harmonik birisi olduğunu belirterek tüm oyunculara güvendiğini ve onlara özgürlük tanıdığını itiraf etti.

“Belirli Bir Zamana Referans Vermemesi İçin Tapınak’ı Siyah Beyaz Çektim”

Bir diğer soru cevap ise Tapınak filminin yönetmeni Murat Uğurlu, yapımcısı Büke Akşehirli ve film ekibi ile yapıldı. Filmin çıkış noktasının yaklaşık on yıl önce sergide gördüğü bir fotoğraf ile başladığını açıklayan yönetmen, o fotoğrafın siyah beyaz yapısının da kendisini bu filmi yapmaya teşvik ettiğini ifade etti. “Filmi kavramlar üzerine değil de atmosfer filmi olarak görebiliriz” diyen Uğurlu, “Film neden siyah beyaz?” sorusuna ise belirli bir zamana referans vermemesi açısından filmi siyah beyaz çektiğini vurguladı. Yapım sürecinin kendileri için kolay olmadığını itiraf eden yapımcı Büke Akşehirli de bir uzun metraja harcanacak kadar zamanı bu kısa filmde harcadıklarını belirtti.

“Lal, Belirli Katmanlardan Oluşan Bir Film”

Lal filminin yönetmeni Gökalp Gönen de seyircilerin sorularını cevaplayan bir diğer isimdi. Filminin hikayesini yazma sürecinin on yıl önceye dayandığını söyleyen yönetmen, filmi çekmek için uzun bir süre beklediğini ama çok fazla kavga sahnesi olduğundan uzun yıllar ertelediğini anlattı. Filmin hikayesinin bir kelimenin yarattığı katmanlar bütününden oluştuğunu belirten Gönen, yalnızlaşmanın da filminde yer tutan bir diğer katman olduğunu belirtti. Filmin, sağlıklı kurulamayan ilişkilerin bir süre dengesini kaybedip çok uzun bir yalnızlığa girmeye neden olmasını ve o yalnızlık sonrası diyalog kurmayı unutup kendini kaybetme durumunu anlattığını söyleyen Gönen, bunun tam da kendi yaşadığı durum olduğunu ifade etti.

“İnsanın Biricikliği Beni Münhasır’ı Çekmeye İtti”

Soru cevap bölümünün bir diğer söyleşisi Münhasır filminin yönetmeni Yeşim Tonbaz, yapımcısı Ekrem Aydın, oyuncusu Burak Haktanır ve filmin ekibiyle yapıldı. İnsanın biricikliği meselesiyle uzun süredir ilgilendiği belirten yönetmen, filmi oluşturmasına bu ilgisinin son derece belirleyici olduğunu söyledi. “İnsanın biricikliği meselesi bambaşkadır” diyen Tonbaz, bir protezin gömülemeyeceğini, ona sahip olan kişi öldükten sonra ortada kaldığının biricikliği anlatması için doğru bir metafor olduğunu ve bunun da hikayeyi anne üzerinden kurmasına yol açtığını ifade etti.

“Kendi Çocukluk Anılarım ile Binbir Gece Ortaya Çıktı”

Soru cevap etkinliğinin sonuncusu ise Binbir Gece filminin yönetmeni ve senaristi Mahsum Taşkın, görüntü yönetmeni Semih Yıldız ve kurgucusu Erhan Örs ile yapıldı. Çekimlerin Şırnak’ın bir köyünde yapıldığını ve altı gün sürdüğünü söyleyen yönetmen, hikayenin çıkış noktasının kendi çocukluk anılarına dayandığını belirtti. Çekimler için ekibin ulaşması ve başrol için çocuk oyuncu bulmanın kendilerini zorladığının altını çizen Taşkın, çekim sürecinin ise beklediklerinin aksine daha rahat geçtiğini ifade etti.

 

Festivalin Ulusal Kısa Kurmaca Film Yarışması’nda yer alan Derinlik Algısı, Geri Dönüşüm, Kısmet, Konuşma, Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye ve Yara filmlerinin gösterimi dün saat 15.30’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşti. Alperen Albayrak’ın genç ve başarılı bir yüzücü olan Ferhan’ın annesine ait olan rekoru kırmak istemesi ve hastalığı nedeniyle geçirdiği stresli günleri işleyen Derinlik Algısı, Elif Hamamcı’nın her kazdığı çukurda kendi ölümünü merak eden bir mezarcının defin işlemi sırasında yaşadığı sıra dışı bir olayı anlatan Geri Dönüşüm, Emre Sert ve Gözde Yetişkin’in genç bir kızın, istediği kişiyle evlenmek için babasıyla girdiği pazarlık sonucunda ailesinin saklı kirli çamaşırlarını ortaya döktüğü Kısmet, Volkan Girgin’in anne ve babasının farklı yaşlarında “konuş” ve “konuşma” dediği bir çocuğun hayattan kopuşunu işleyen Konuşma, Yavuz Akyıldız’ın bir baba-oğul ilişkisi üzerinden insanlar arasındaki iletişimsizliğin, yabancılığın ve bağımlılık ilişkisinin mikro düzeyde bir izdüşümünü ortaya koymaya çalışan Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye ve Onur Güler’in oğlu Mert’in doğum günü kutlaması sırasında aldığı telefonla, ölüm raporu hazırlamak üzere yaşlı bir adamın evine giden Doktor Bahar’ın görevi sırasında yaşadığı ikilemi işleyen Yara filmlerinin gösteriminin ardından, film ekipleri seyircilerin karşısına çıktı. Soru cevap bölümünün moderatörlüğünü Ali Demirtaş yaptı.

“Film Yaparken Ego Kullanmıyoruz”

Gösterimler sonrası ilk soru cevap etkinliği Kısmet filminin yönetmenleri Emre Sert ve Gözde Yetişkin ile yapıldı. Birbirleriyle çocukluktan bu yana arkadaş olduklarını belirten Emre Sert, yaklaşık on yıldır da çeşitli filmler çektiklerini söyledi. Filmin hikayesinin gerçek bir olaya dayandığını ifade eden Sert, filmdeki müdür ve eşinin hikayesinin kendi anne babasının hikayesi olduğunu anlattı. Evin içinde ışığın olmaması ve karanlık bir film olmasına dair gelen soruyu da yanıtlayan yönetmen bunun bilinçli bir tercih olduğunu ve o atmosferi yaratmak için bunun gerekli bir seçim olduğunu söyledi. Filmi birlikte çekmelerinin nasıl bir duygu olduğuna dair de görüşlerini paylaşan Sert, “Biz tek başına film yapmayı bilmiyoruz. Birlikte film çekmek harika bir şey. Film yaparken ego kullanmıyoruz” cevabını verdi.

“Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye’nin Başı ve Sonuyla Sinematografik Bir Anlam Yaratmaya Çalıştım”

İkinci söyleşi ise Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye filminin yönetmeni Yavuz Akyıldız ile gerçekleştirildi. Akyıldız, filmin tek mekanda çekilmesinin riskli olup olmadığına dair yaptığı açıklamada tek mekan tercihinin mali durumu da düşünerek tercih ettiğini ama bunun tam tersi şekilde hiç de ekonomik bir çekim süreci olmadığını itiraf etti. Biçim içerik ilişkisinin filmin tek mekanda geçmesi gerektirdiğini de vurgulayan yönetmen, filminde imgelem yaratmaya çalışarak filmin başıyla sonu arasında sinematografik anlam yaratmaya çalıştığını ifade etti.

“Çekimler Öncesinde Kulaç Atmayı Dahi Bilmiyordum”

Bir diğer soru cevap etkinliği ise Derinlik Algısı filminin yönetmeni Alperen Albayrak, filmin oyuncuları İpek Sobutay ve Sara Meriç Cinbarcı ile film ekibi ile yapıldı. Filmin hikayesine dair fikri bir anda ortaya çıkan bir şey olmadığını söyleyen yönetmen, çocuğun ailesiyle girdiği düşüncenin sonucu nasıl bir şey olabileceğine dair düşünce ile filmi çektiğini belirtti. Filmin başrol oyuncusu İpek Sobutay da kendisinin kulaç atmayı dahi bilmediğini fakat filme hazırlık aşamasında profesyonel yüzücülerle beraber yoğun bir çalışma süreci yaşadıklarını belirterek bu durumun kendisini zaman zaman zorladığını ve çekimlerde en çok zorlandıkları sahnelerin ise yüzme sahneleri olduğunu ifade etti.

 

 

 

“Toplumsal ve Sosyolojik Durumlara Duyarsız Kalmamanın Sonucu Yara’yı Ortaya Çıkardı”

Yara filminin yönetmeni Onur Güler, yapımcısı Betül Günay ve görüntü yönetmeni Turgay Şafak seyircilerden gelen soruları cevaplayan bir diğer film ekibiydi. Filmin kişisel bir hikayeden ziyade toplumsal ve sosyolojik durumlara duyarsız kalmamanın sonucunda ortaya çıktığını söyleyen Onur Güler, çekimlerin oyuncuların programı ve mali nedenlerden dolayı on dört saatte tamamlandığına dikkat çekti. Filmdeki oyunculara ulaşma süreç hakkında da bilgi veren yönetmen, tamamen kişisel çabalarıyla oyunculara ulaştığını ve gönderdiği senaryoyu oyuncuların da beğenmesi sonucunda bu projeye imza attıklarını belirtti.

“Oyuncu Ekibinde Arkadaşlarımın da Bulunması Çekimleri Daha Rahat Atlatmamı Sağladı”

Kısa filmlerin son söyleşisi de Konuşma filminin yönetmeni Volkan Girgin ile gerçekleşti. Filminin derdini anlatan net bir iş olduğunu ifade eden yönetmen, filmin hangi yönden ele alınması gerektiğine dair de görüşlerini kendisine saklayarak “Seyircilerin hepsi kendi bakış açılarına göre istediği gibi yorumlayabilir filmimi” dedi. Film hazırlık sürecini pandemide yaptıklarını söyleyen Girgin, yasaklar kalktıktan sonra da hemen çekim sürecine girdiklerini ve iki günlük bir süreçte filmi bitirdiklerini ifade etti. Oyuncuların büyük kısmının da kendi mahallesinden arkadaşları olduğunu vurgulayan Girgin, bu durumun çekimlerde daha rahat hareket etmesine olanak sağladığını anlattı.

 

Gölgeler İçinde #HerŞeyeRağmen Bir Kez Daha Seyircisiyle Buluştu

Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan “Gölgeler İçinde” dün akşam ikinci gösteriminde Kadıköy Sineması’nda seyircilerle buluştu. Gösterimin ardından gerçekleşen söyleşiye filminin yönetmeni Erdem Tepegöz ve ekibi katıldı.

 

Bosphorus Film Lab Work in Progress Jüri Sunumları Gerçekleşti

Festivalin endüstri bölümü olan Bosphorus Film Lab’da ise dün Work in Progress Jüri Sunumları heyecanı yaşandı. Sunumları gerçekleşen projeler arasında yapımcılığını Ali Tansu Turhan ve Burcu Uğuz, yönetmenliğini Ali Tansu Turhan’ın yaptığı Diyalog; yapımcılığını ve yönetmenliğini Cüneyt Karakuş’un yaptığı Eflatun; yapımcılığını Halil Kardaş, yönetmenliğini Sinan Sertel’in yaptığı İçimdeki Kahraman; yapımcılığını Nefes Polat, yönetmenliğini Selcen Ergun’un yaptığı Kar ve Ayı; yapımcılığını İris Tahhuşoğlu, Yunus Yunusoğlu ve Zeynep Koray, yönetmenliğini Erkan Tahhuşoğlu’nun yaptığı Koridor; yapımcılığını Recep Toklu, yönetmenliğini Ahmet Toklu’nun yaptığı Pota ve yapımcılığını Eyüp Boz ve İffet Eren Danışman Boz, yönetmenliğini İffet Eren Danışman Boz’un yaptığı Turna Misali yer aldı.

Bu yıl Work in Progress kategorisinde yarışacak yedi projeyi, Film Festival Cottbus’un ortak yapım marketi Connecting Cottbus program direktörü ve aynı zamanda Berlinale Forum Program Danışmanı Bernd Buder, Cannes Film Festivali Directors' Fortnight ve Locarno Film Festivali Seçici Komite Üyesi Anne Delseth ve CGV Mars Dağıtım Genel Müdürü Serdar Can dinleme fırsatı buldu. Work in Progress kategorisinde yer alan projeler; 25.000 TL’lik T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü ile CGV Mars Film Dağıtım Ödülü’nün sahibi olacak. Kazanan projeler ödüllerini bu akşam gerçekleştirilecek Boğaziçi Film Festivali’nin kapanış töreninde alacak.

 

8. Boğaziçi Film Festivali’nin En İyileri Bu Akşam Belirleniyor

8. Boğaziçi Film Festivali’nin kapanış ve ödül töreni bu akşam gerçekleştirilecek. Bu yıl Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda bir film 100.000 TL değerindeki Altın Yunus ödülünü kazanacak. Edebiyatçı, senarist ve yapımcı Tarık Tufan’ın başkanı olduğu ve yönetmen Ramin Matin, görüntü yönetmeni Taner Tokgöz, oyuncu İpek Türktan Kaynak ve oyuncu Ecem Uzun’dan oluşan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Jürisi yılın en iyi yerli filmini seçecek.

Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışmasında yer alan filmlerden birine yapımcı Alper Tunga Özdemir, yapımcı Nazif Tunç ve yapımcı Metin Tunçtürk’ten oluşan FİYAB (Film Yapımcıları Meslek Birliği) Jürisi tarafından 10.000 TL’lik En İyi Yapımcı Ödülü takdim edilecek.

Festivalin bu yılından itibaren yeni bir ödül daha verilecek. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan filmlerin yönetmenlerinden biri Film Yönetmenleri Derneği Jürisi tarafından verilecek “FİLM-YÖN En İyi Yönetmen” ödülünün sahibi olacak. Bu yıl ilk kez sahibini bulacak olan ödülü verecek FİLM-YÖN Jüri üyeleri Mehmet Eryılmaz, Melisa Önel ve Selim Evci’den oluşuyor

Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması'nda ise Joanna Kos-Krauze’nin başkanlık edeceği; Ismet Sijarina, Nariman Aliyev, Anna Katchko ve Zlatko Vidackovic'den oluşan jüri 50.000 TL’lik “En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film” ödülünün yanı sıra “En İyi Yönetmen”, “En İyi Kadın Oyuncu”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “Jüri Özel Ödülü” olmak üzere toplam 5 kategoride 95.000 TL’lik ödül dağıtacak.

Festivalin ulusal ve uluslararası kısa kurmaca film yarışmalarında yer alan filmleri değerlendirecek jüri üyeleri arasında ise yönetmen Banu Sıvacı, yönetmen Cihan Sağlam ile Online Film Critics Society üyesi ve film eleştirmeni Murat Tolga Şen yer alıyor.